Yol Hali

nazan-bekiroglu-yol-hali

Yâ Nakkaş!
Biraz gez, dünyanın hiç kimsenin olmadığını anlarsın. Nereye kök salsan bir başkalık bir yabancılık taşıdığını. Nereye adım atsan sona kaldığını. O zaman anlarsın Âdem’den bu yana bu yer’li olmadığını. O ilk adımın hatırası yerli yerinde bu kadar taze dururken neyi neresinden kurcalasan arkasından bir iğretilik bir sonradanlık çıkacağını. Mülkün Gerçek Sahibi bu kadar zahirken, toprak üzerinde kimsenin kimseye öncelik hakkı bulunmadığını, sadece bazılarının biraz erken geldiğini bazılarınınsa biraz geç kaldığını.

“İncire, zeytine, Sina Dağı’na ve o emin beldeye and olsun ki” acısı uyurken yüzünden okunanlarla birlikte çıktım bu yolculuğa. Evimin bacasının alev aldığı, çeşmelerininse Kerbela kestiği bir düşten sonra düştüm bu yola.

Pasaportumda boş yer kalmadı ey şehir. Mevlana’nın bir Şems kaybettiği Şam sokaklarından geçtim. Ölümünde bile mağrur Selahaddin’in, kılıcının gölgesinde uyuyan Halid Bin Velid’in, Muhyiddin İbn Arabi’nin, sırrını tutamayan sır katibinin ihanetine uğramış Son Padişah’ın türbelerinden gerçek çıktığım yolculuğun sonunda sana geldim.

Cehennemle cennet burada yer değiştirirken. Elini sok koynuna, ihtimal beyaz çıkar. Burası Lüt Gölü karşısı Mesra. İkisi. Nasıl da kıyı kıyıya.

Bu kitap bir yolculuk öyküsü… Bekiroğlu, İran, suriye, Mısır güzergahı üzerinde okuyucusuyla birlikte seyahat ediyor, anlatıyor, hissettiriyor.

Sayfa Sayısı: 280  İlk Baskı Tarihi: Ekim 2010